Gülaferit 25 Ağustos Cumartesi saat 18 ile 19:30 arasında The Refugee Black Box tarafından hazırlanan canlı Radyo proğramına konuk oldu.
İngilizce yapılan proğrama Berlin‘den 4, Wupertal‘dan 1 kişi katıldı.
Wupertal‘dan katılan kişi 20 yıldan beri mülteciler ve göçmenler için mücadele Carawan hareketinin çalışmaları hakkında bilgi verdi.
Berlin‘den katılan bir kişi Jena‘da 4-7 Ekim arasında The Refugee Voice tarafından yapılacak sempozyum hakkında bilgi verdi. Amaçlarının sınırdışıları durdurmak ve mülteciler arasındaki bilinçlenmeyi, örgütlenmeyi arttırmak olduğunu anlattı.
Ayrıca Black Box‘un ne anlama geldiği konuşuldu.
Gülaferit‘e neden kampanya yürüttüğü, neden tutuklandığı, kaç yıl ceza aldığı, hapishane koşulları ve neden terörist olarak suçlandığı üzerine sorular soruldu.
Gülaferit‘te devrimci, antiemperyalist, antifaşist ve antikapitalist olduğu için, demokratik bir Türkiye istediği için Alman devleti ve Türkiye‘nin işbirliği sonucunda Yunanistan‘da tutuklanarak, Almanya‘ya iade edildiğini ve Yunanistan‘a geri dönüşünün kabul edilmemesi üzerine Almanya‘da iltica başvurusunda bulunmak zorunda kaldığını anlattı.
Tahliyesinin üzerinden 8 ay geçmesine rağmen halen iltica kayıt işlemlerinin başlamadığını, kimlik verilmediğini, hiçbir sosyal hak tanınmadığını, sağlık sigortasının olmadığını söyledi. Ayrıca Berlin devlet kurumları tarafından hakkında “terör tehlikesi devam ediyor” diye rapor verilmediğini, bu nedenle Berlin‘de kalmamasının istenmediğini ve kimseyle bağlantı kuramayacağı küçük bir kasabaya gönderilmek istendiğini, bununda tecritin devamı anlamına geldiği için protesto ettiğini söyledi.
Bir kişide Asyalı mülteciler arasında dayanışmanın olmadığını, dünya çapında milliyetçiliğin, sömürgeciliğin sürekli arttığını, ırkçılığın yükselttiğini bu nedenlede mülteciler ve göçmenlerinde daha çok örgütlenmesi ve aralarındaki dayanışmayı artırması gerektiğini anlattı.
Gülaferit ayrıca hapishanede ve tahliyesinde sonra göçmen ve mültecilerle ilgili Alman devlet kurumlarında tanık olduğu kurumsallaşmış ırkçılıkla ilgili örnekler verdi.
Neden katiller, gerçek kriminaller ve insanlara zarar verenler değilde seni tecritte tuttular ve halende insanlarla bağ kurmanı engelliyorlar diye soruldu.
Gülaferit‘e hapishanelerde cinayetten yargılananların genel olarak tecritte tutulmadığını sadece politik tutsakların tecritte kaldığını söyledi. Politik tutsakların siyasi görüşlerinin emperyalist kapitalist sistem için “tehlike” oluşturduğunu, diğer tutsakları ve genel olarakda halkı örgütlemelerinden ve gerçekleri anlatmalarından korkutukları için tecrit edildiklerini anlattı. Alman devletinin bunu 129-b yasasına dayandındığını söyledi. Yasa hakkında bilgi verdi.
Ayrıca Sol Parti milletvekili Ulla Jelpke Federal Meclise 129-b tutsaklarının tahliyeden sonraki durumlarına ilişkin soru önergesi vermişti. Ancak hükümet bu soru önergesine doğrudan cevap vermek yerine yasanın yürürlüğü girmesinden bugüne kadar 129a-b yasasına dayanarak 141 kişiye ceza verildiğini açıkladı. Açıklanan kişilerin hepsi ya “aşırı sol örgüt” ya “bölücü” ya da “islamcı” diye sınıflandırılmış, bu kişiler Türk, Türk-Alman ya da Suriye, Arap milliyetlerinden.
Radyo progaramında neden bir tek Alman‘ın, Nazi‘nin bu listede olmadığı soruldu. NSU‘nun, mültecilere yönelik çok sayıda saldırıda bulunan Nazi‘lerin Alman devleti tarafından korunduğu yalnızca mülteci ve göçmenlerin, müslümanların ve solcuların kriminalize edildiği ve buna dayanılarakta sınırdışıların arıttırıldığı ve Almanya‘da ırkıçılığın sürekli tırmandırıldığı konuşuldu.
Wupertal‘dan katılan bir kişi Wupertal‘da faaliyet yürüten Latife Adıgüzel‘in 3.6 yıllık cezasının onaylanmasından sonra tutuklandığını ve tecritte tutulduğunu söyledi. Irkçıların değil, ırkçılığa karşı mücadele edenlerin hapishanelere konulduğunu anlattı.
Gülaferit‘te 11 Eylül‘den sonra ABD istediği için terör listeleri hazınlandığını, emperyalizme ve faşizme karşı olanların, bütün muhaliflerin terörist ilan edildiğini, Almanya‘da da 129-b yasasıyla mültecilere ve sosyalistlere karşı bir saldırı dalgası başlatıldığını, terör propagandası ile devrimcilerin tasfiye edilmek istendiğini söyledi.
Almanya‘da hakkında tutuklama kararı çıkartılmış 450 Nazi olduğunu, Nazilerin değil devrimcilerin Alman anayasasına karşı tehlike oluşturduğu gerekçesiyle tutuklandıkları bununda saçmalık olduğunu ifade etti.
Almanya‘da faşizm kelimesinin kullanılmak istenmediğini ama yaşananların açıkca faşizm olduğunu, Nazilerin devlet tarafından korunduğunu, ırkçılığın yalnızca sivil boyutta değil, kurumsal olarak devletin içinde de yer aldığını belirtti.
Proğramda bizleri terörist, şu ya da bu kimlik altında bölmek istemelerine karşı dayanışmayı arttırmalı ve örgütlenmeliyiz denildi.
Gülaferit‘in 4 aydır devam eden kampanyasının önemli bir örnek olduğu, Pazartesi ve Çarşamba saat 13 ile 14 arasında yapılan Alexsanderplatz‘daki eylemlere katılma ve kampanyaya destek çağrısı yapıldı.
Jena‘da Ekim‘de yapılacak sempozyumun bir sonraki hazırlık toplantısının 1 Eylül‘de Berlin‘de yapılacağı duyuruldu.
Gülaferit konuşmasını kapitalizme karşı haklarımız için mücadele edebiliriz, örgütlenelim, birbirimizi örgütleyelim, aramızdaki ileşimi, dayanışmayı artıralım, buradan herkese cesaret vermek istiyorum, bu kampanya bütün mülteciler, göçmenler için örnektir, bir kişi bile olsak mücadele edebiliriz ve mücadele edersekte mutlaka kazanırız, bütün mültecilere, halklara özgürlük ve demokrasi, bütün politik tutsaklara özgürlük, yaşasın enternasyonel dayanışma sözleriyle bitirdi.
Programda Gülaferit‘in istediği üzerine Grup Yorum‘dan Çav bella şarkısı çalındı. Gülaferit ayrıca, Grup Yorum‘un 10 üyesinin Türkiye‘de tutuklandığını, 6 üyesinin arananlar listesine alındığını ve 2 üyesinin Fransa‘da iltica başvurusu yaptığını anlattı.
On Reboat FM 88.4 MHz Berlin ve 90.7 Mhz Potsdam üzerinden bir buçuk saatlik canlı radyo yayını yapıldı. Program internet üzerinden de dinlenebilir.