Berlin’de 15 Temmmuz Pazar günü saat 16:00’da Gülaferit’le Dayanışma Grubu ve İnternasyonel Blok tarafından 129-b’ye karşı panel yapıldı.
Panelde “arbeiterinnenmacht” grubu adına yapılan konuşmada, Almanya’nın çeşitli eyaletlerinde çıkartılan yeni polis yasası hakkında bilgi verildi. 129-a-b yasalarının devrimcilere karşı nasıl kullanıldığı, solun kriminalize edildiğini anlatıldı. Giderek artan ırkçılık, faşist terörü karşı halkında kendi savunma örgütlerini kurması ve örgütlenmesi gerektiği vurgulandı.
Gülaferit konuşmasına, 129-b yasasından öncede Türkiye’li devrimcilerin Avrupanın değişik hapishanelerinde tutsak edildiğini, 129-b yasasının çıkmasından sonra ise Türkiye’li devrimcilerin Alman devletinin doğrudan hedefi haline geldiğini söyleyerek başladı.
Türkiye devrimci mücadelenin devam ettiği tek ülke olduğu için 129-b yasasının Türkiye’li devrimcilere yönelik bir baskı unsuru olarak kullanıldığını belirtti. Gülaferit devrimci politik tutsaklar olarak Alman ve Avrupa hapishanelerinde bir direnme geleneği yarattıklarını, Alman devletiyle uzlaşmadıklarını bu yüzden ağır cezalara çarptırılıp, tecrit edildiklerini ve tutsaklıktan sonrada baskıların devam ettiğini anlattı. Yürüttükleri kampanya hakkında bilgi verdi. Herkesi dayanışmaya çağırdı.
Ayrıca Sonnur Demiray’a yönelik baskılardan ve yürütülen dayanışma kampanyasından söz etti. Sonnurun tecritin sonucu psikolojik olarak hastalandığını ve politik düşünemez hale getirildiğini söyledi.
Almanyadaki tüm solu hapishanelerinden yarattıkları mücadeleye sahip çıkmaya çağırdı.
Alman hapishanelerinde politik tutsakların üç seçeneği olduğunu: birincisi direnmek, ikincisi uzlaşmak ve üçüncüsüde psikolojik hastalanarak, delirmek olduğunu belirterek, herkesin bir seçim yapması gerektiğini ifare etti. Politik tutsakların direnmekten başka bir şansının olmadığını belirtti.
Gülaferit konuşmasını bütün politik tutsaklara özgürlük, kahrolsun faşizm yaşasın mücadelemiz diyerek bitirdi.
Samidoun Palestinian Prisoner Solidarity Network adına bir kişi konuşma yaptı. Dünyanın her yerinde emperyalizm tarafından belirlenen terörizm listeleriyle devrimcilerin, ulusal mücadele verenlerin, hakkını arayıp direnenlerin nasıl terörist ilan edildiğini örnekleriyle anlattı. ABD’de Abu Jamal, Filistinli devrimci tutsak Ahmad Saadat ve Fransa hapishanelerinde 1984’ten beri tutsak olan Lübnanlı devrimci tutsak Georges İbrahim Abdallah ve Musa Aşoğlu’dan söz etti. Ayrıca ABD’de terör listelerine El Kaide ile alakalı olmayan Müslümanlarında alındığını, sendikal hareketin, yerli hareketlerinin, Kara Panterler örneğinde olduğunu zencilerin mücadelesinin nasıl kriminalize edildiğini belirtti.
Almanya’da da 129-b yasasına dayanarak başka gruplarında terör listelerine alabileceğini, Gülaferit ve diğer tutsaklarda olduğu gibi tutsaklıktan sonrada baskıların devam ettiğini, bu nedenlede tutsaklarla ve tutsaklıktan sonrara dayanışmanın çok önemli olduğunu, uluslararası düzeyde bir dayanışma örgütlenmesi gerektiğini ifare etti.
Panelin sonunda soru cevap bölümüne geçildi. Panelin ikinci yarasında 129-b yasasına karşı Alman solu nasıl karşı koymalı, pratikte dayanışma nasıl olmalı, neden dayanışma bu kadar zayıf, faşizme karşı nasıl örgütlenilecek, Nazilere karşı savunma örgütleri nelerdir, Gülaferitin yürüttüğü kampanyaya nasıl destek olunabilir ve neler yapılabilere dair iki saat tartışıldı.
Toplantıların devam etmesi, haftasonları stant açılması, daha büyük bir miting yapılması, her platformda 129-b yasasının konu edilerek, Gülaferit’le dayanışmanın artırılması ve deneyimlerinden yaranılması kararlaştırıldı.
Gülaferit’le Dayanışma Grubu tarafından her Pazartesi ve Çarşamba günleri Berlin Başbakanlık binasi önünde saat 13 ile 14 arasında yapılan eylemlere katılım çağrısı yapılarak panel bitirildi.